YAŞAMDIR TUZ VE YOSUN
Denizin kokusu gelir burnuma
Dağ başlarındayken
Dağ başları ki ıssız ve kimsesiz
Nasıl da yetişir yeller imdadıma
Söylemeden getirir tuzu ve yosunu
Tuz ve yosun yaşamdır
Dağ başlarında
Dağ başları ki ıssız ve kimsesiz
Güneş yorgunu
Ankara, 15.7.1985
NEDİR BİLİR MİSİN?
En kolayı kaçmak
Savaş meydanından
en kolayı belki de sevdalım
ardına bakmadan gitmek zor günlerde
ve bilir misin aslında nedir en kolayı
savaşa uyanan sabahlarda
kuşatmaktır gökyüzünü çiçeklerle
Ankara, 27.4.1985
TÜTÜN TADINDASIN
Bir göçebe çadırıdır şimdi hüznüm
Buruk dağ yamaçlarının birinde
Mavi zar gibi gökyüzünden imlenen
Tozlu bir yoldur senin yüzün
Günler tütün tadında
Yokluğun da eklenince günlerime
Karınca hızıyla ilerliyor saatler
Rakıya duruyor zaman
Ankara, 29.6.1986
İZDÜŞÜM
Sen gittin ya hani bir sabah
El değmemişti daha denize güneş
Ufkuma gerili sevdalar tükenmemişti
El değmemişti daha denize güneş
Kumlar hangi özlemi beslerdi koynunda
Ağır aksak bir yengeç deliğine girmemişti
Kumlar hangi özlemi beslerdi koynunda
Bir balıkçı teknesi pıt pıtlarıyla geçerdi uzaktan
Bir şeyler saplanırdı bir yerlerime
Bir balıkçı teknesi pıt pıtlarıyla geçerdi uzaktan
El değmemişti daha denize güneş
Kumlar hangi özlemi beslerdi koynunda
Side, 24.8.1986
SEVDA TRENİ
İndiğinde ak taylar ülkene
İpiler ya yüreğin
Sevdalara seğirtirdin
Soluğun
o sonsuz çağrı
Yüzün
yırtık bir harita
Gözün
bir gözlemevi
abone sevdaya
Ayakların
bir antika saat
gitmelere kurulu
Yüreğin
ılık bir istasyon
kararlı uzaklara
Sevda treni bu
Kaçırma
Ankara, 15.4.1986
ÜÇ ÜÇLÜK
1.
Hüzün geri çekilirken akşamın eteklerine
Sakin körfez suları sıcak dokunuşlarla yalar
Kentin kıyılarını saat kulesini
2.
Bu ovalarca yeşili kuşanan yüzün
Tarih düşülmemiş günlüklerin dipnotlarına
Nasıl sığınır yaralıyken işkence evleriyle
3.
Kim yön veriyor yaşamımıza bu puslu gecede
Yağmurdan paslanmış güneşi emziren umut
Boy veriyor toprak saksılarında kentin
Ankara, Haziran-Ağustos 1988
YETMİYOR Kİ
Doyurmuyor artık beni bu memeler
Kardeşliği emdiğim süt
Açlığına duruğum, zaman
Cıvıltısıyla seviştiğim kuş
Dur susma konuş
Doyurmuyor bu sevgiler
Yetmiyor sevdan güzelim
Daldaki çiçekler
En yeni buluş
Dur gitme vuruş
Ankara, 15.3.1986
BİR BOHÇA YILDIZ
Bir tadım mutluluk yetmez
Yıldızsız geceni ışıtmaya
Tıkanır kalır gülüşlerin
Buğulu yalnızlığının açmazlarında
Menekşeler solar fesleğenler susar
Çiy damlası düşer düşlerime
Gel işte
Ben sana güneş sunuyorum
Bir bohça yıldız
Ellerim gül şafağı
Gözlerim terk edilmiş bu kentin
Kuytularını keşfetmekte
Bir de
Belleğime kazınan soluk gülüşünü
Ankara, 17.8.1988
İLKYAZ KIRINTILARI
Kuşlu sabahlara uyanıyorum nicedir
İçimde yaşanmamış bir kışın bütün ağırlığı
Ceplerimi dolduruyorum ilkyaz kırıntılarıyla
Aylardan nisan günlerden tomurcuk
Ağaçlar çiçeğe duruyor bütün hızıyla
Artık merhabalar daha sıcak
İnsanların gülüşleri bulutsuz
Kanımı kaynatıyor bu koku
İnce bir sızı gibi akıp gidiyor
Kuşkulu sabahlara uyandığım geceler
Ankara, 11.4.1988
nihat bey;
YanıtlaSilinsancıl yönünüzün güzelliğini biliyordum ama sanatçı kişiliğiniz bir adım daha öndeymiş...
bu ağır yaşam tortusu içerisinden sıyrılan kızıl karanfilmiş meğer...
dostlukla....