8 Şubat 2009 Pazar

Yaşamdır Tuz ve Yosun'dan Şiirler

YAŞAMDIR TUZ VE YOSUN


Denizin kokusu gelir burnuma
Dağ başlarındayken
Dağ başları ki ıssız ve kimsesiz
Nasıl da yetişir yeller imdadıma
Söylemeden getirir tuzu ve yosunu

Tuz ve yosun yaşamdır
Dağ başlarında
Dağ başları ki ıssız ve kimsesiz
Güneş yorgunu

Ankara, 15.7.1985



NEDİR BİLİR MİSİN?


En kolayı kaçmak
Savaş meydanından
en kolayı belki de sevdalım
ardına bakmadan gitmek zor günlerde
ve bilir misin aslında nedir en kolayı
savaşa uyanan sabahlarda
kuşatmaktır gökyüzünü çiçeklerle

Ankara, 27.4.1985



TÜTÜN TADINDASIN


Bir göçebe çadırıdır şimdi hüznüm
Buruk dağ yamaçlarının birinde
Mavi zar gibi gökyüzünden imlenen
Tozlu bir yoldur senin yüzün

Günler tütün tadında
Yokluğun da eklenince günlerime
Karınca hızıyla ilerliyor saatler
Rakıya duruyor zaman

Ankara, 29.6.1986



İZDÜŞÜM


Sen gittin ya hani bir sabah
El değmemişti daha denize güneş
Ufkuma gerili sevdalar tükenmemişti

El değmemişti daha denize güneş
Kumlar hangi özlemi beslerdi koynunda
Ağır aksak bir yengeç deliğine girmemişti

Kumlar hangi özlemi beslerdi koynunda
Bir balıkçı teknesi pıt pıtlarıyla geçerdi uzaktan
Bir şeyler saplanırdı bir yerlerime

Bir balıkçı teknesi pıt pıtlarıyla geçerdi uzaktan
El değmemişti daha denize güneş
Kumlar hangi özlemi beslerdi koynunda

Side, 24.8.1986



SEVDA TRENİ


İndiğinde ak taylar ülkene
İpiler ya yüreğin
Sevdalara seğirtirdin

Soluğun
o sonsuz çağrı
Yüzün
yırtık bir harita
Gözün
bir gözlemevi
abone sevdaya
Ayakların
bir antika saat
gitmelere kurulu
Yüreğin
ılık bir istasyon
kararlı uzaklara

Sevda treni bu
Kaçırma

Ankara, 15.4.1986



ÜÇ ÜÇLÜK


1.
Hüzün geri çekilirken akşamın eteklerine
Sakin körfez suları sıcak dokunuşlarla yalar
Kentin kıyılarını saat kulesini

2.
Bu ovalarca yeşili kuşanan yüzün
Tarih düşülmemiş günlüklerin dipnotlarına
Nasıl sığınır yaralıyken işkence evleriyle

3.
Kim yön veriyor yaşamımıza bu puslu gecede
Yağmurdan paslanmış güneşi emziren umut
Boy veriyor toprak saksılarında kentin

Ankara, Haziran-Ağustos 1988



YETMİYOR Kİ


Doyurmuyor artık beni bu memeler
Kardeşliği emdiğim süt
Açlığına duruğum, zaman
Cıvıltısıyla seviştiğim kuş
Dur susma konuş

Doyurmuyor bu sevgiler
Yetmiyor sevdan güzelim
Daldaki çiçekler
En yeni buluş
Dur gitme vuruş

Ankara, 15.3.1986



BİR BOHÇA YILDIZ


Bir tadım mutluluk yetmez
Yıldızsız geceni ışıtmaya
Tıkanır kalır gülüşlerin
Buğulu yalnızlığının açmazlarında
Menekşeler solar fesleğenler susar
Çiy damlası düşer düşlerime

Gel işte
Ben sana güneş sunuyorum
Bir bohça yıldız

Ellerim gül şafağı
Gözlerim terk edilmiş bu kentin
Kuytularını keşfetmekte
Bir de
Belleğime kazınan soluk gülüşünü

Ankara, 17.8.1988



İLKYAZ KIRINTILARI


Kuşlu sabahlara uyanıyorum nicedir
İçimde yaşanmamış bir kışın bütün ağırlığı
Ceplerimi dolduruyorum ilkyaz kırıntılarıyla
Aylardan nisan günlerden tomurcuk
Ağaçlar çiçeğe duruyor bütün hızıyla

Artık merhabalar daha sıcak
İnsanların gülüşleri bulutsuz
Kanımı kaynatıyor bu koku
İnce bir sızı gibi akıp gidiyor
Kuşkulu sabahlara uyandığım geceler

Ankara, 11.4.1988

1 yorum:

  1. nihat bey;

    insancıl yönünüzün güzelliğini biliyordum ama sanatçı kişiliğiniz bir adım daha öndeymiş...

    bu ağır yaşam tortusu içerisinden sıyrılan kızıl karanfilmiş meğer...

    dostlukla....

    YanıtlaSil