8 Şubat 2009 Pazar

Hakkında yazılanlar

YAŞAMDIR TUZ VE YOSUN’DAN ÖNCE DERGİLERDE ÇIKAN YAZILAR



Genç Şaire Mektup/
Genç Şiirler

Nihat Kumser’in altı şiiri arasından seçme yapmak zor. Hemen hepsi iyi, insancıl dileklerin alt alta sıralanması. Bunlar da şiir için malzemedir, ama şiire yedirmek gerek, şiirleştirmek gerek. Nihat Kumser bunu başarabilir.

Süreyya Berfe, Broy Dergisi, İstanbul, Ocak ’86, Sayı: 3



Okur Mektupları

(başka bir şairin şiirinden söz ediyor)… mısra ve bend yapısında belli bir istikrara kavuşmuş görünmektedir; asıl sorunu, işlediği duygusallığın da, işleyiş tarzının da ‘sıradan’ oluşu; ‘Sanat Olayı’ şiirin ‘farklı’ bir yaşama biçimi olduğunda ısrarlıdır; şairin, alışılmış duyguları, alışılmış ustalıklarla tekrarlamasından çok, alışılmamış bir şiir evreninin kapılarını açmasını istiyor, deyiş ustalığı, estetik altyapı eksik olsa da, içeriği güçlü ve değişik olursa, zamanla nasıl olsa –belki başka bir edebiyat disiplini düzeyinde, sözgelişi hikâyede ya da denemede- tamamlanacaktır.
Nihat Kumser için, aynı sözleri tekrarlamak gerekecek. Gerçi o bireysel değil, daha ziyade toplumsal bir ortamın şiirini yapmaya çabalıyor, ne var ki, aktardığı duygusallık da yeni değil, aktarış biçimi de; henüz çok genç olması, geleceğini kurtarıyor; toplumsal düzeyde özgün şiir söylemek, bireyci ve biçimci düzeyde söylemekten, kuşkusuz daha zor, daha çetrefildir; klasik şairlerimizi iyi okumuş mu acaba?

Attila İlhan, Sanat Olayı Dergisi, İstanbul, Mart 1986, Sayı: 46



YAŞAMDIR TUZ VE YOSUN’DAN SONRA KİTAPLARDA ÇIKAN YAZILAR


YAŞAMDIR TUZ VE YOSUN

Ne çok, ne çok şiir kitabı çıkıyor ve gönderiyorlar… İşte Nihat Kumser’in Yaşamdır Tuz ve Yosun adlı kitabı… Şair daha 23 yaşında. Bugün okuduğum kötü şiir kitaplarının en iyisi. Güzel diyebileceğim bir şiir yok kitapta, ama şairin güzel şiirler yazabileceği umudu var. Şiirleri itici değil. Özenti yok. Bu çocukta iş var. Sürdürürse, ilerde iyi şiirler yazabilir sanıyorum.
18 Kasım 1989

Aziz Nesin, Okuduğum Kitaplar, Adam Yayınları, İstanbul, İkinci Basım:Kasım 2000, Sayfa 240




YAŞAMDIR TUZ VE YOSUN’DAN SONRA DERGİLERDE ÇIKAN YAZILAR


Edebiyatımız ‘89/Şiir

“Kuşluk vaktini vurdu mu şiir”

Geçen yılın kitapları elbet bu kadar değildi. Eski kuşaktan Zihni T. Anadol’un ilk şiir kitabı “Ağlama Duvarı”ndan gençlerden Nedim Dağdeviren’in “Amedim Amed”ine bir dolu şair vitrinlere çıkmasalar da, Türk şiirinin zenginliğine zenginlikler katmayı başardılar.
İşte bu şairlerden rasgele birkaç isim: Ben yalnızca adlarını yazıyorum, ey okur, kitaplarını bulup okumak senin boynunun borcu.
M. Orhan Doğantuğ, Ulus Fatih Demirci, Sunay Akın, Mehrizat, Leylâ Şahin, Süleyman Şahin Tar, Abdülkadir Paksoy, Yusuf Alper, Cemal Sayan, Murat İsmet Tunçer, Aydın Alp, Güngör Gençay, Hakkı Özkan, Ruşen Hakkı, H. Akarsu, Abdullah Şanal, İbrahim Baştuğ, Müştak Erenus, Nihat Kumser, F. Kadri Gül, Tarık Günersel.
Bu listeyi uzatmak elbet mümkün.
Çeviri şiirleri bu listenin dışında tuttum. Ödül alan şairler de bir kıyıda dursun şimdilik.
Şiir zamana karşı direncini sürdürüyor. Nice görmezlikten gelinse de…
Ve her zaman, her çağda en çok haklı olan o…
Ne diyordu ”Kuşluk Vakti” başlıklı şiirinde Melih Cevdet?
“Senin yaşındayız biz,
Ey benim kutsal yaşım,
Kuşluk vaktini vuran şiir.”
1990 ve ötesinde de nice kuşluk vaktini vuran şiirlere…

Refik Durbaş, Milliyet Sanat Dergisi, İstanbul, 15 Aralık 1989, Sayı: 230




O GELDİ UZAKTAN/


YAŞAMDIR TUZ VE YOSUN

Bir duygu iç dünyamda… Hissederim. Anlatamam. Kelimeler yetersiz… O zaman kalsın derim. İç dünyamda kalsın. Susarım. Nice duygular var böyle. İç dünyamda… Bir şair, bir ressam, bir besteci bekler.
Yolda düşündüm bunları. Nihat Kumser’in kitabı çantamda. Yaşamdır Tuz ve Yosun… Birkaç gün önce dergiye geldi. Kitabını imzaladı. Nihat Kumser… acaba bu delikanlı, şiiriyle iç dünyama girebilir mi…
Gece… el ayak çekildikten sonra Yaşamdır Tuz ve Yosun’u elime aldım. Okudum. Su gibi… Nihat Kumser ilk şiiriyle iç dünyama girdi… “Al işte sana aydınlık/ Al al dokun bak yumuşacık/ Uzat karanlıklardan ak ellerini/ Al aydınlığı sıcacık” diyen güzel şiiriyle…
Tam burada seni düşündüm. Anımsamalısın. Tartışıp duruyorduk. Kem küm ediyordum. Oysa sana anlatmak istediğim buydu. “Al al dokun bak yumuşacık ” diyordum. Oku Kumser’i… seveceksin… Kumser hangi ilişkiden yola çıkmış, bilmiyorum. Ama beni anlatmış, duygularımı…
Kumser, Nedir Bilir misiniz? adlı şiirde “aslında nedir en kolayı/savaşa uyanan sabahlarda/ kuşatmaktır gökyüzünü çiçeklerle” diyor. Bunu hiç düşünmemiştim. En kolayı gökyüzünü çiçeklerle donatmak… Düşündüm durdum gecenin bir yarısında…
İnsanı anlatan… insanı düşündüren güzel şiirler… Kitaptaki şiirlerin hepsi böyle değil. Bir İşçi Kızın İç Çekişleri, Ansıdığında, Karanlıktan Aydınlığa, Yalnızlığın Batağında… Bu şiirlerde insani kavrayış yok… Kumser, ben böyle şiirler de yazarım demek istemiş. Yazmış. Yazmış ama şiir olmamış…
Kumser’in şiirlerini sevdim. Yalnız dikkat etsin. Adını yazdığım o şiirleri dikkatli okusun. Öyle şiir yazmasın. Kumser öbür şiirlerinde olduğu gibi insani çizgide yürümeli. Bilinsin. Kumser gibi şairlere ihtiyacımız var. İşte bunun için çok dikkat etmeli, neyi, nasıl yazacağına.

Cengiz Gündoğdu, Varlık Dergisi, İstanbul, Nisan 1990, Sayı: 991




Edebiyatımız ‘90/Şiir

Okuduklarımızdan şiir kesiminin üzerinde kalanlar

Bir yanda Yeni Şiir’le yaşıt Fazıl Hüsnü Dağlarca, İlhan Berk, Sabahattin Kudret Aksal, daha genç Can Yücel; öte yanda Nazım Hikmet, Ahmed Arif, Enver Gökçe, Hasan Hüseyin okulundan yetişme, çoğu tutukeviyle tanışmış Güneydoğulu şairler; yabancı dil öğreten bir okulda ya da Avrupa’da öğrenim görmüş, aldığı Batı kültürünü şiir için güvence sayan/saymayan şairler; geleneksel kültür değerleri üzerine kurmalarına karşın şiirlerini çağdaş düzeye ulaştırabilenler; ürünleriyle şiirimizin başarı ortalamasına değişik yönlerden katkıda bulunanlar…
1990 sona ererken, yıl içinde kitap yayımlamış şairler doğrultusunda şiirimize bakıldığında karşılaşılan görünümün özeti bu. Çıkan kitaplardan bazılarını kısaca tanıtmaya çalışacağım.

Yaşamdır Tuz ve Yosun (Nihat Kumser): Çarpıcı, şaşırtıcı imgeleri bulunmayan, gösterişsiz ama yapısı sağlam bir şiiri var Kumser’in.

Mustafa Öneş, Milliyet Sanat Dergisi, İstanbul, 15 Aralık 1990, Sayı: 254




Yaşamdır Tuz ve Yosun

Fazıl Hüsnü Dağlarca, Kurtuluş Savaşı dönemini ‘karanlık’ ve ‘aydınlık’ sözcükleri ile anlatmıştır. Birçok yazar ve ozan, dönemini anlatırken bu iki karşıt kavramdan yararlanmıştır.
Yıl 1990.
Yine ‘aydınlık’ diyoruz, yine ‘karanlık’…
Nihat Kumser, aynı sözcükleri yinelemekle birlikte , aydınlığı içi boş kavram olmaktan çıkarıp somutlaştırıyor. Ekmeğin sıcaklığını duyduğumuz oranda, aydınlığın da sıcaklığını duyuyoruz:
“Al işte sana aydınlık
Al al dokun bak yumuşacık
Uzat karanlıklardan ak ellerini
Al aydınlığı sıcacık” s. 5
Ozan ölecek olanı gördüğü gibi, yaşayanı ve yaşayacak olanı da görüyor. Önce:
“Karanlık yürüyor sokakta
Elini kolunu sallayarak adımlıyor kaldırımı” diyor ve ekliyor:
“Aydınlığı kemiriyor bir yerlerde
Bir yılan
Cam gibi gecenin ayazında
Donuyor düşüncelerin” s. 18
Ozan, şiirleriyle tat almasını bilir dünyadan; aynı tadı okurlarına da aldırır. Beğenisi halkın beğenisi ile koşutluk gösterir. Yaşamı zindan edenlerle dalgasını geçer. Acılarına ve üzüntülerine karşın mutlu olmasını bilir.
Hüzün zehrini içen milyonlar, yine de uzak değillerdir sevince. Çünkü sevda, yaşam ve kavga yüzlerimizi çoğaltır.
Savaştan kaçmak milyonların özlemidir:
En kolayı kaçmak
Savaş meydanından
en kolayı belki de sevdalım
ardına bakmadan gitmek zor günlerde
ve bilir misin aslında nedir en kolayı
savaşa uyanan sabahlarda
kuşatmaktır gökyüzünü çiçeklerle” s. 7
Yıllarca dile getirilen özlem ve yorgunluk:
“Ses yoruldu
Anlatmaktan güzelliğini
Ak imgeler taştı düşlerimden
Bir simitçi çocuk bağırmasıydı yaşam
Karanlıktan bıkmış alacakaranlıkta

Düşler yoruldu
Yaşama geçirilememekten” s. 47
1966 Ankara doğumlu ozanın şiirleri Yazko Edebiyat, Cumhuriyet Dergi, Gerçek Sanat, Çağdaş Türk Dili, Güneş gibi dergi ve gazetelerde yayınlanmış.

Orhan Selim, Çorum Haber Gazetesi, Çorum, 22 Ocak 1991, Sayı: 1466





OKUDUKÇA


4.

Yaşamdır Tuz ve Yosun, şiirlerine çeşitli Anadolu dergilerinde rastladığım Nihat Kumser’in kitabı, kendi yayını. Şiire gençlik heyecanıyla gönül vermiş binlerceden biri değil, ”alan savunması” yapacağı belli. Şimdilik gevşek bir dokusu var şiirlerinin; aylası yer yer gözümüzü alan yoğunluğu sonuna kadar götüremiyor ama satır aralarında ”onu da başaracağım” diyor. Ben, okurken, bazı dizelerinin yerlerini değiştirdim, öyle okudum; sanki daha iyi gibi oldu. Ha, bir de bazı sözcükleri yanlış kullanıyor Kumser. Örneğin, Güneşli Ellerin adlı şiirinin üçüncü dizesindeki “esrikleşsin” değil, “esrisin” olmalı. Çünkü o fiilin aslı, “esrimek”tir, Mırıldanmalar’daki bir dize “Gitmek var ser’de” biçiminde değil, “gitmek var serde” olmalı. Burdaki “ser” sözcüğünün ne anlama geldiğini her halde ortaokul öğrencileri bile biliyor artık, bu yüzden (‘) imine gerek yoktu.
Kumser’le aramızdaki yaş farkından cesaret alarak bir öneride bulunmak istiyorum: Kumser biraz sözlük okumalı. Şiirlerini sınırlı sayıdaki sözcüklerden, kullanıla kullanıla eprimiş, anlamı -bazen- istenmeyen ‘alan’lara kaymış hazır betimlerden kurtarmalı. Belki o zaman,
Böyle günlerde şiirler yazardım
Güz günlerinin akşamüstlerinde
demeyecektir!

Aydoğan Yavaşlı, Yazıt Dergisi, Ankara, Şubat 1991, Sayı: 5 (11)





“YAŞAMDIR TUZ VE YOSUN”

Belki herkes oturup bir şeyler yazabilir. Yaşadığı kadar, hatırası kadar. Oysa şiir öyle kolay olmasa gerek. Şiir, bambaşka bir yazım. Başlı başına, apayrı bir duygu yumağının izdüşümü.
Şiirlerini “Yaşamdır Tuz ve Yosun” adlı kitabında toplayan genç yetenek Nihat Kumser anılarıyla örmüş, duygularıyla süslemiş, hüznüyle bir başka şekil vermiş şiirlerine.
Dost Kitabevi’nde yeni kitabını okuyucuları için imzalayan şairin bazı şiirleri bugüne kadar Yeni Çağrı, Yazko Edebiyat, Varlık, Broy, İmece, Cumhuriyet Dergi, Gerçek Sanat, Yeni Şiir, Güneş, Yazıt ve Çağdaş Türk Dili dergi ve gazetelerinde yayınlandı.
Kumser; adımladığı, görebildiği, kısaca etkilendiği her şeyi Sürgün Şehri şiirinde şöyle betimliyor.
Dışarda bütün hızıyla koşan bir yaşam
Köşedeki kırık dökük bakkal
Vitrinini eskittiğim gazete bayii
Her gün önünden geçtiğim yeşilin beşiği park
Her gün aynı saatlerde adımladığım yol
Hep aynılarının üstüne bastığım kaldırım taşları
Tanıdılar artık beni
Bir alışkanlığı bölüştük birlikte
Bu sürgün şehrinde

Nazif Yılmaz, PTT Dergisi, Ankara, Ağustos 1992, Sayı: 117





ESKİ FOTOĞRAFLARIN ŞİİRLERİ

Kimi şairler vardır bir dönem dergilerde sıkça rastlarsınız adlarına. Hangi dergiye el atarsanız sizi bir ürünüyle selamlarlar. İlk yayımlanmanın coşkusuyla şair bir süre yazdıklarını paylaşır sizinle.
Bu serüven bir yerlerde gelir ilk kitapla soluklanır. Kitapla birlikte olumlu, olumsuz tepkiler orda burada yayımlanır, günışığına çıkar. İşte bundan sonra şair için şairlik serüveni daha bir zordur. Eee, yazıya dökülmüş olumlu, olumsuz onca düşünceden sonra şiir daha ilerilere geliştirilerek taşınmak zorundadır.
Şairin şiir dili, şiirinin yapısı, diğer özellikleri okurun kafasında şekillenecektir artık. İşte tam burada okurun beklentisine yanıt vermek zorunluluk olarak şairin kapısını çalar. Şairin şiiri asıl burada başlar işte. Çünkü etkilenmeler, öykünmeler, ilk şiirlerde, ilk kitapta kalmıştır artık.
Tam bu noktada kimileri ortadan kayboluverir. Adını görmez, duymaz olursunuz. Olumsuz tepkilerden mi rahatsızdır? Eleştirilerden mi alınmıştır? Umduğunu bulamamış mıdır? Yoksa başka nedenlerle mi şair bir anda yıldız gibi kayıp gözden kayboluverir?
Dergilerde görünmeyi gereksiz mi görüyordur? O da bilinmez.
Ama ben derim ki neyi düşünürseniz düşünün yazdıkça siz siz olun arada bir dergilerin kapısını çalın. Şiirlerinizi gönderin. Okurunuza selam uçurun. O selamınızı kesinlikle alacaktır. Bundan kuşkunuz olmasın. Hem de ilk kitabınızda.
Sözü burada Nihat Kumser’e getiriyorum. Kumser bir dönem özellikle seksenli yılların ikinci yarısında çoğu dergilerde sıkça göründü. Açın o yılların Yazko Edebiyat, Varlık, Broy, İmece, Cumhuriyet Dergi, Gerçek Sanat, Yeni Şiir, Güneş, Yazıt, Çağdaş Türk Dili gibi dergi ve gazetelerini; bir yerlerde hemencecik Kumser’in şiirlerini görürsünüz.
Sonunda Nihat Kumser 1989’da ilk kitabı ‘Yaşamdır Tuz ve Yosun’u yayımladı. Yayımlanmış yayımlanmamış otuz sekiz şiirin yer aldığı ilk kitap Kumser için ilk duraktı. İlk duraktan sonra Kumser dergilerde pek görünmüyor artık. Yazmıyor mu? Sanmıyorum. 1993’ün ilk ayında incelik gösterip bana kitabını gönderen Nihat Kumser bir yerlerde biriktiriyordur şiirlerini. Patlaması yakındır!
‘Yaşamdır Tuz ve Yosun’a gelince: ilk kitap olmanın kimi olumlu, olumsuz özelliklerini içinde taşıyan bir şiir kitabıyla karşı karşıyayız. Bu da doğal. Onun yazdıkları da seksen şiirinin bir parçası. Çoğu şair gibi Kumser de dönemi çoğu zaman bireysel duyarlıklardan yola çıkarak anlatıyor. ‘Benimse/ Düşlerim tutukluydu/ Duvarlar ardında’ (Sana Şiir). Bireyin (Birey daha çok şairin kendisidir.) dünyasından, yaşamından, toplumsal olan’a bir uzanış var onun şiirinde.
Eski fotoğrafların şiirleri. Evet, bu doğru. Hepimizin albümlerde sakladığı fotoğrafların şiirleri bunlar. Şair ‘Bir İşçi Kızın İç Çekişleri’nde ‘Bir kelepçeydi ki dostlar/ Kanıma vurulmuş’ derken bunu yoğunca duyumsarız. İplik fabrikalarına dalarız. Onbeşindeki, onaltısındaki Kızların ‘İç çekiş’lerini, düşlerini duyumsar hemencecik yakamıza takarız. Kimbilir ‘Onbeşinde oğlanlar kızlar/ Gündüzü geceyi hırsızlar/ Takarlar yakalarına’ dizelerinde ben de böylesi bir duyumsama anında yazmışımdır.
(Takarlar Yakalarına. Yazıt Ortak Kitap. Sayı: 3. 1988. Ankara)
Şair çoğu zaman sevda izleğini alıp getiriyor karşımıza. Kumser fazlalıklarla doldurulmuş bir şiirle yapıyor bunu. Fazlalıklara hiç izin vermiyor. Bunu yapmaya çalışırken yinelemelerden kurtulamıyor ama.
’80 şiirinin dilinden söz edeceksek onun payına çok şey düştü diyebilirim. Bu yüzden kendi şiir dili değil şiirlerin çoğunda karşımıza çıkan. Arayan bir şairin düşe kalka çoğalmaya, gelişmeye çalışan dili bu.
Yalın mı? Evet, çoğu zaman. Süsün pek önemi yok onun şiirinde. Bu yüzden dolayımlılık ve soyutlamalardan uzak durmaya çalışıyor. Ama bu onlardan vazgeçmesini getirmiyor. Getirmemeli de. Yerli yerinde imgeler, buluşlar öyle çok ki ‘Yaşamdır Tuz ve Yosun’ derken hemen bu belirginleşiyor zaten.
Bir şey daha: dil yetmiyor. Sözcükleri yetmiyor Kumser’e. İşte bu yüzden yinelemelere düşüyor. 80’li çoğu şair gibi. Biçim kaygısı pek yok. Bu yüzden de çok rahat. Bunu dedim ya yine de okunduğunda gürül gürül akan şiirler değil bunlar. Yüksek sesle okunmaya hiç gelmiyor. Küçük harfle fısıltılarla ancak okunabilir bu şiirler. ‘Bir yerde okuyarak sabahlıyor biri/ Bir yerde bir çocuk ağlamıyor ama susmuyor da/ Bir yerde bir işçi tulum giyiyor yeniden’ (Karanlıktan Aydınlığa) gibi dizeler arada karşınıza çıktığı zaman çok seviniyorsunuz. Karamsarlıklar gidiyor başınızdan. Koca bir kara yılan gibi umut çörekleniyor yüreğinizin orta yerine. Bastırdıkça bastırıyor.
Karamsarlıklar dedim ya hüznün ve karamsarlıkların şiiri onunki. Dönemle de bir güzel çakışıyor. Ama umutsuz değil yine de. Bir ucundan yaşanan günleri bu umutla sorgulamaya çalışıyor, tartışıyor. ‘Sevda treni bu/ Kaçırma’ (Sevda Treni) derken çıkıp gelen bu umuttur işte. ‘Tuz ve yosun yaşamdır/ Dağ başlarında/ Dağ başları ki ıssız ve kimsesiz/ Güneş yorgunu’.
(Yaşamdır Tuz ve Yosun) dizeleri de bu umuttan beslenir.
İlk kitap demiştim. Bu doğru. ‘Yaşamdır Tuz ve Yosun’ gerçekten bir ilk kitap. Ortada bir etkilenme, öykünme falan yok ama. Bu şiirlerin çoğu daha fazla işçilik daha fazla emek istiyor. İkinci bir kitap bu isteğin üstünde yükselmeli. ‘Yaşamdır Tuz ve Yosun’ un şairine sıkı bir hoşgeldin yazısı yazmak için bunu bekliyorum!

Halim Şafak, Eşik Dergisi, Kayseri, Ocak-Nisan 1994, Sayı: 11-12





Dergi Bahçesi


… hem “Dergiler 1993” değerlendirmesi hem de “Eski Fotoğrafların Şiirleri” başlıklı yazısı var. Şafak’ın bir yılın dergilerini değerlendirmesi, (onca dergiyi, o ikibuçuk sayfalık oylum içinde ele almanın doğal sonucu belki) dergiler içinde hızlı bir gezintiyi aşamıyor.
Şafak, “Eski Fotoğrafların Şiirleri”nde Nihat Kumser’in ilk şiir kitabı “Yaşamdır Tuz ve Yosun”u ele almış. Bu kitabı okumuş biri olarak, yer yer katıldım Şafak’ın saptamalarına. Yer yer de çok ayrı düştüm. “80’li çoğu şair gibi. Biçim kaygısı pek yok.” diyor. Ne demek bu! Biçim kaygısı olmadan şiir mi yazılır? Kumser’in biçim kaygısı var. Var ama, çok güçlü bir “form” yaratamıyor. Zayıf. Böyle olunca da, anlatılan, formla birlikte değil, yalnız olarak öne çıkıyor. Bir de, ‘80’li şairler genel olarak biçim kaygısı taşımıyorlar mıydı? Yok canım! Anlama yeteneği kıt kişilerce, hep “biçimci” olmakla –ne demekse?-, biçim arayışlarını öne çıkarmakla eleştirilmişlerdir. Eleştirilmekteler.

Ful Ege, Promete Dergisi, Ankara, Mayıs-Haziran ’94, Sayı: 21-22





YAŞAMDIR TUZ VE YOSUN’DAN SONRA GELEN MEKTUPLAR

Sevgili Nihat;

Kitabını aldım, severek beğenerek okudum, çok teşekkür eder gözlerinden öper, başarılarının devamını dilerim.
Sevgilerimle.
En çok sevdiğim beğendiğim şiirler
Gök Çatladı, Nedir Bilir misin, Şiirim, Güneşli Ellerin
En sevdiğim dizeler
‘Cıvıltısıyla seviştiğim kuş’
‘Kanıma kelepçe vurulmuş’
‘Gecekondular sallanırdı kökünden’
‘Karanlık yürüyor sokakta
Elini kolunu sallayarak’
‘Kuş uçtu dudağından
Memelerinden yaşam fışkırdı’

Ali Yüce, 10.11.1989





Sevgili Nihat Kardeşim, Trabzon, 13 Kasım 1989

İlk kitabın ‘Yaşamdır Tuz ve Yosun’u aldım. Çok teşekkür ederim. Sevincinin hiç bitmemesini diliyor, kutluyorum.
Sade, yalın bir anlatımla kuruyorsun şiirini. Şairlik yolunda önünde pırıl pırıl bir aydınlık var. Bence tek eksiğin, Türkçenin zenginliğinden yeterince yararlanamamak. Dilin zenginliği, imge, yaşamın sonsuz tatları, dizelere estetik bir boyutta taşınırsa; yeni bir kitabınla çok daha gür bir sesinin olabileceğine inanıyorum.
İlk şirinin (Gök Çatladı) ilk ve ikinci dizedeki ‘al’ sözcüklerini çıkararak oku, daha yoğun bir anlatım olmaz mı? 36. sayfadaki İLKYAZ KIRINTILARI en beğendiğim şiir oldu, bu şiirin düzeyinde yeni şiirlerini görmek sevindirir beni. Yalnız ‘hızlarıyla’ sözcüğü ‘hızıyla’ olmalıydı.
Adresimi bulup bana kitap gönderdiğin için ayrıca teşekkür ediyorum. Başarılarının sürmesi dileğiyle selam ve sevgiler kardeşim.

Ahmet Özer





Kumser Kardeş, Balıkesir, 20.12.1989

Gönderme inceliğini gösterdiğin ‘Yaşamdır Tuz ve Yosun’ adlı yapıtını aldım. Geç yanıtladığım için umarım bağışlarsın.
Arka arkaya gelen acılar ailemi olduğu gibi beni de sarstı ve çalışma düzenimi perperişan etti. Mektup yazmaya değil, okumaya bile zaman bulamadım. Dergilere eski yazılarımdan bazılarını yeniden gözden geçirerek gönderdim.
Yapıtınızı ele almak elbette isteklerimden biri. Gelişen şiir çizginiz içinde bir katkım olsun istiyorum. Ama şu aşamada kesin bir söz vermem olanaksız.
Sevgilerimle. Yeni ürünlere, yeni yapıtlara…
Not: 1990’nın verimli çalışmalarla geçmesini diliyorum.

İbrahim Oluklu





Sevgili Nihat Kumser, Karabük, 09.11.1990

“Yaşamdır Tuz ve Yosun” adlı çok güzel kitabınızı aldım. Aralık vermeden okudum. Yeni tatlar aldım şiirlerinizden. Bu benim ilk yargım.
Hafta içinde tadını çıkara çıkara okuyacağım “Yaşamdır Tuz ve Yosun”u.
Gözlerinizden öperim. Sanatçıların tümüne selam.

İbrahim Yıldız





Nihat Arkadaş,

‘Yaşamdır Tuz ve Yosun’u aldım. İlginiz için teşekkür ederim. Çoğu şiirinizi dergilerde okuma olanağım olmuştu. Kitabınızdan haberli olmama karşın şimdiye değin edinememiştim. Sanıyorum Ankara’ya gelişlerimde de kitapçılarda gözüme pek ilişmedi herhalde. Yoksa şimdiye çoktan edinirdim.
‘Yaşamdır Tuz ve Yosun’a gelince, şiirlerinizi azbuçuk tanıyordum zaten. Kitap sayesinde iyice tanışmış olduk. Hemencecik sevdiğimi yazmalıyım. Benim kafamdaki şiire oldukça yakın duran bir şiiriniz var. Kitabınızı biraz önce okudum. Biraz sonra yeniden okuyacağım. Şunu yazabilirim yine de; şiirlerini tat alarak okudum. Epeyidir dergilerde göremediğim bir şairin şiirlerini yeniden okumak yukarıda belirttiğim sevincin kaynağı oldu. Bence kendi içinde her anlamda tutarlı bir toplam ‘Yaşamdır Tuz ve Yosun’. Gerisini hazırladığım yazıda anlatmak istiyorum. Orada okursunuz.
Ben şunu istiyorum; Nihat Kumser ‘Yaşamdır Tuz ve Yosun’la kalmamalı. Yeni ürünlerinizi epeyidir hiçbir yerde görmüyoruz. Biriktirdiklerinizi paylaşmayı düşünmüyor musunuz?
Nihat Kumser; arkadaş, yazacaklarım bu kadar. Kitabınız için yeniden teşekkür ederim.
Selamlar, sevgiler, başarılar…
Dostlukla…
11.Şubat.1993.Perşembe.Talas

Halim Şafak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder